Ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin meclis grup toplantısında kürsüye çıktı. Sözlerine 10 Ekim mağdurları için başsağlığı dileyerek başlayan Kılıçdaroğlu, ekonomik gidişat için "Türkiye yönetilmiyor, savruluyor" ifadelerini kullandı.

Eleştiri oklarını Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelten Kılıçdaroğlu, McKinsey tartışmalarını alevlendirdi. Cumhurbaşkanı'nın "bayrağımıza saldırıyorlar" açıklamalarına yanıt veren CHP lideri, 'McKinsey bayrağına saldırıyor. 10 soru sordum yanıtını ver.' dedi.

Partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarının öne çıkan bölümleri şöyle:

10 EKİM MAĞDURLARI

-10 Ekim mağdurları aramızda. 103 evladımız, güvercinimiz yok oldu. Acıyı vicdanı olan herkes derinden yaşadı. Ailelerin, annelerin, babaların en azından acıyı anmalarına yasak getirilmesi vicdana yakışmaz. Onlara bu insanlığı göstermek hepimizin görevidir.

-Siyaset niye vardır, neden siyaset yaparız? Evde, mahallede, sokakta, caddede, parkta huzur olsun diye siyaset yaparız. Siyasetin varlık nedeni daha itibarlı, saygın Türkiye'yi inşa etmektir. Bir memlekette adalet varsa, huzur, barış vardır. Gencecik çocukları eğer hapse atıyorsanız orada adalet yoktur. Avukatı bile niye böyle savunma yapıyorsun diye hapse attılar. Üstelik yasalara aykırı olarak yaptılar. Tam bir zorba devlet. Yaptıkları kanunsuzluğun farkına varıp sabaha karşı serbest bıraktılar.

"PAŞALAR DIŞARDA ÖĞRENCİLER İÇERDE"

-Hava Harp Okulu öğrencileri her yıl Yalova'da eğitim kampı yapılır. Temmuz ayında. 14 Temmuz'da diyorlar ki çıkacaksınız. Geceyarısı 12'de binin otobüslere gidiyoruz diyorlar. Gerekçe terör saldırısı. Bunlar yargılanıyorlar, müebbet hapse çarptırılıyorlar. Mahkemede diyorlar ki, komutanlar gelsin, biz öğrenciyiz, bir şey yapmadık. Hiçbiri gelmiyor. Ama bu çocuklar müebbete çarptırılıyor. Neden, emri dinledikleri için. Paşalar dışarıda, öğrenciler içeride. Bunun hukukla, adaletle ilgisi var mı? Darbecilerin büyük kısmı dışarıda, darbecilerin yakınları büyükelçi, müsteşar, TBMM'de üst görevlerde. Ama bu öğrencilerin paraları yok, bunlar gariban, bunlar içeride.

-Suudi bir gazeteci konsolosluğa gidiyor. Çıkamıyor bir türlü. Rivayetler çok. Nasıl bir ülkeyiz biz? Trump ABD'den bağırıyor, bizde hala takip edeceğiz, izleyeceğiz. Sen yabancı bir gazeteciyi koruyamıyorsan Türkiye Cumhuriyeti devletinden söz edilebilir mi? Cemal Kaşıkçı'nın gidişiyle ilgili fotoğrafı yabancı bir ajans yayınlıyor. Suudi Arabistan'la ilişkilerimizi derhal gözden geçirmeliyiz. Sorumluluğu olanları bulup yargıya teslim etmeliyiz. Türkiye çadır devleti olmamalı. Dokunulmazlığı olan diplomatlar sınırdışı edilmeli, istenmeyen insan ilan edilmeli.

"SARAY'DA KRİZ YOK"

-Erdoğan aynı kürsü aynı salonda konuşuyor. Kriz yok diyor, sonra dakikalar son var diyor. Bir insan bu kadar hızlı dönemez. Ekonomik kriz var diyorsun, yok diyorsun. Bir ara da her şeye dış güçler diyordu. Manipülasyon yapıyorlarsa sen sarayda pişpirik mi oynuyorsun! 18 dakikada birbirine zıt iki söylemi hangi siyasi ahlakla söylersin? Kriz yokmuşl, doğru, vallahi de billahi de sarayda kriz yok. Emine Hanım bir eksiğimiz var mı diye soruyor. Ejder meyvesi, badem sütü, badem unu var mı? Tamamı var diyorlar.

-McKinsey'le anlaşma yaptın. Onlar da bayrağına saldıran adamlar. 10 tane soru sordum, cevabını ver dedim. Cevabını bir köşe yazarından aldım. Neden soruyorsun diyor. Benim bildiğim gazeteci bir soru sorulmuşsa bunun cevabını merak eder. Soruların yanıtlanmasını engellemeye çalışıyor.