Şizofreniyle ilgili yanlış inanışlar, hastalığın erken dönemde tanınmasını ve tedaviye başlanmasını geciktiriyor. Uzmanlar, bu durumun hem bireyin yaşam kalitesini düşürdüğünü hem de toplumdaki damgalamayı artırdığını söylüyor.

24 Mayıs Dünya Şizofreni Günü dolayısıyla açıklamalarda bulunan uzmanlar, şizofreninin doğru zamanda müdahale edildiğinde tedavi edilebilen kronik bir beyin hastalığı olduğuna dikkat çekti.

Erken tanı ve rehabilitasyon süreci belirleyici

Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatri Derneği Başkanı Prof. Dr. Neslihan İnal, şizofreninin genetik yatkınlıkla ortaya çıkan bir beyin hastalığı olduğunu belirtti. Genellikle genç erişkinlik döneminde başladığını vurgulayan İnal, hastalığın çocukluk ya da ergenlikte de görülebildiğini söyledi.

İnal, "Ergenlikte başladığında süreç daha yıkıcı olabilir. Bozukluk yerleşmeden müdahale edilmesi çok önemlidir. Çünkü zamanla beyinde işlev kaybı gelişebilir." dedi.

İlaç tedavisinin zorunlu olduğunu belirten İnal, düzenli ilaç kullanımının yanı sıra rehabilitasyon, sağlıklı yaşam alışkanlıkları ve sosyal destek süreçlerinin tedavide kilit rol oynadığını vurguladı.

Tuz Gölü'nün Büyüleyici Gerçekliği
Tuz Gölü'nün Büyüleyici Gerçekliği
İçeriği Görüntüle

Madde kullanımı riski artırıyor

Uyuşturucu madde ve alkolün, özellikle genetik yatkınlığı olan bireylerde hastalığın ortaya çıkmasını hızlandırabildiğini belirten Prof. Dr. İnal, uyarıcı maddelerin şizofreniyi tetikleyebileceği uyarısında bulundu.

Ailelerin dikkatli olması gerektiğini vurgulayan İnal, bireylerin ihmal edilmemesi, sosyal hayattan kopmamaları için desteklenmesi gerektiğini söyledi.

“Tedavi mümkün ama damgalama süreci engelliyor”

Moodist Hastanesi’nden Prof. Dr. Alp Üçok, şizofreninin diyabet veya hipertansiyon gibi tedavi edilebilir kronik bir hastalık olduğunu belirterek, halk arasında oluşan “tehlikeli birey” algısının hastalara büyük haksızlık olduğunu söyledi.

“Şiddet içeren birçok olayda fail psikiyatrik hasta değil ama toplumda ilk akla gelen bu oluyor” diyen Üçok, bu önyargıların hem sosyal dışlanmayı artırdığını hem de iyileşme süreçlerini geciktirdiğini ifade etti.

Bilimsel veriler iyileşmenin mümkün olduğunu gösteriyor

Moodist Hastanesi'nden Prof. Dr. Erhan Yüksek ise, şizofreninin dalgalı seyreden ancak uygun tedaviyle iyileşme potansiyeli taşıyan bir hastalık olduğunu söyledi.

Yüksek, “Şizofreni hastalarının büyük bir kısmı, zamanla belirtilerinden kurtulabiliyor, sosyal yaşama dönebiliyor ve üretken bireyler haline gelebiliyor” dedi. Ancak, bu iyileşme öykülerinin damgalama nedeniyle kamuoyunda yeterince yer bulamadığını vurguladı.

Aile desteği ve stres yönetimi büyük önem taşıyor

Üsküdar Üniversitesi NP İstanbul Hastanesi'nden Dr. Öğr. Üyesi Alptekin Çetin ise, şizofreninin belirtilerinin pozitif, negatif ve bilişsel olmak üzere üçe ayrıldığını belirtti.

Çetin, erken müdahale ve tedaviyle atak sıklığının ve şiddetinin azaltılabileceğini, bireylerin sosyal yaşamlarını sürdürebilecek duruma gelebileceğini söyledi.

“Stres düzeyleri belirtileri kötüleştirebilir. Bu nedenle hem bireyin hem de ailesinin hastalık hakkında bilinçli olması, yaşam rutinlerinin korunması ve destekleyici bir çevre sağlanması tedavide çok önemlidir.” diye konuştu.

Kaynak: AA