Hazreti Mevlana, "Dost acı söyleyen değil, acıyı tatlı söyleyendir " diyor.
Mevlana'ya göre, dost olmayan ise neyi nasıl söylerse söylesin önemli değildir anlamına bir yorum yapmak mümkündür.
O zaman insanları belli iki gruba ayırmak mümkündür.
Dost olanlar, dost olmayanlar.
Buradan bir başka nitelemeye geçebiliriz, " Dost olanlar, düşman olanlar " gibi.
Oysa Hazreti Mevlana'nın insanları bu derece sert ve düşmanlıkta manasını bulan bir ifadeyle tasnif etmesinin imkansız olduğunu bilenlerdenim.
" Gel, ne olursan ol yine gel " diyen bir ulu şahsiyete böyle bir isnadın da büyük haksızlık olacağını düşünürüm.
Her konuda her zaman önce hakkı öğrenmek ve bilmek gerekiyor.
Sonra da kimin hangi konuda haklı ya da haksız olduğunu düşünmek.
Bu dar aralığa " Adalet " dediğimiz değerler manzumesi giriyor.
Her acı sözün ve de her acı veren iş ve eylemin Adalette bir karşılığı yoksa böyle bir sosyolojik yapıda medeniyetin ilk ve çok önemli özelliğinden yoksunluk akla gelir.
Güneş ile dünya arasına ay girdiğinde dünya nasıl karanlıkta kalıyorsa, adaletsiz kişi ile Adilane düşünen ve yaşayan kişi arasına da Adalet girince, adaletsiz davranan kişi karanlıkta kalmaktadır.
Esasen bizim dini akidelerimizde " Allah ile Kul arasına dünya girince kul karanlıkta kalır " deriz.
İnsanoğlu için idealler yıldızlar gibidir. Onları tutmak mümkün olmaz ama, karanlık gecelerde yolumuzu onlar aydınlatır.
Bendeniz Hazreti Mevlana'yı bu düşüncelerle bir yıldız olarak kabul ederim.
Aslında her güzel söz ve düşüncenin tek bir amacı vardır. O da " İnsan-ı Kamil " diyebileceğimiz fertlerin sayısını arttırmaktır.
Yani her güzel şey güzel insan içindir.