Türk Milleti Adına 'K A R A R'

Evet...

Mahkemelerde yapılan yargılamalar sonucunda verilen gerekçeli kararların başlığı hep bu şekildedir. Anayasanın 9. Maddesine göre yargı yetkisi 'Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır' denilmektedir. Bu yetki sosyal ve toplumsal düzeni bozmadan adaletli bir şekilde tarafsız ve bağımsız hakimler tarafından kullanılır.

Hakim bu yetkiyi kullanırken toplum düzenini, bireyin maddi ve manevi haklarını gözetecek, bunu yaparken her türlü zaaf ve tutkulardan arınacak, tam bir tarafsızlıkla hareket edecek, Anayasaya, kanuna, hukuka ve vicdani kanaatlere göre hüküm kuracaktır.

Tarafsız, dürüst, güven veren tutum ve davranışlar ve adalet duygusunun en üst seviyede tutulup oluşturulan ve Türk Milleti adına verilen kararların kamuoyunda tarafsız olduğu konusunda tam ve yaygın bir kanaatin temin edilmesinin toplumdaki dirlik ve düzenin gelişmesine büyük katkı sağlayacağı tartışılmaz bir gerçektir.

İnsanlık tarihi boyunca gerçek adalete ulaşmak konusunda büyük mücadeleler olmuş, bedeller ödenmiş neticede insanlığın tamamı olmasa da büyük çoğunluğu tarafından kabul görmüş, hukukun evrensel ilke ve esasları diye adlandırabileceğimiz bir takım ilkeler belirlenmiştir.

Özellikle Demokrasi ile yönetilen toplumlarda kuvvetler ayrılığı prensibi önem kazanmış, yargının yürütme ve yasamanın tesirinde kalmadan bağımsız ve tarafsız kalmasının ne denli elzem ve tartışmasız olduğu uygulamalar ile ortaya çıkmıştır.

Yasama, Yürütme ve Yargı erklerinin ayrı olmadığı yönetim sistemlerinde toplum düzeni, huzur ve refah ile gelecek kaygısı olmamasından, en önemlisi hukuk güvenliğinden bahsetmek mümkün değildir.

Anayasamızda kuvvetler ayrılığı prensibi yazılı olmasına rağmen uygulamada aynı şeyi söylemekmümkün müdür?

Çok fazla gerilere gitmeden yakın tarihimizden başlayarak uygulamayı biraz irdeleyelim. 1960 İhtilalinin ürünü Yassıada yargılamalarını, 12 Mart 1971 Muhtırası sonucu yapılan yargılamaları, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi sonucu yapılan yargılamaları, 28 Şubat şartlarında yapılan yargılamaları, 2007 de Balyoz, Ergenekon kumpas yargılamalarını düşünelim.

Kimi Askeri Mahkeme, kimi Sıkıyönetim Mahkemesi, kimiDevlet Güvenlik Mahkemesi, kimi Özel Yetkili Mahkeme.

Sistem aynı.

Sadece mahkemelerin isimleri değiştirilmiş.

Uygulama aynı..

Sonuçlar aynı..

Uygulayanlar ise adaleti Türk Milleti adına tesis etmesi gerekenler. Rövanş üstüne rövanş. Birinde mağdur olan bakıyorsunuz bir sonrakinde mağrur. Sonuç bir sürü mağduriyet, biriken öfke vekin hafızası. Kimine göre kahramanlar, kimine göre hainler. Siyasi iklime göre iadei itibarlar, itibar mahkumiyetleri.

1960'dan günümüze 62 yıl geçmiş. Bakıyoruz ki değişen bir şey yok. Yine yargıyı, yargı kararlarını konuşuyoruz. Yeni mağduriyetler, hak edip etmediğine bakmaksızın yeni kahramanlar yaratıyoruz.

Televizyon ekranlarında isminin önünde kocaman ünvanlar yazılı papağanlar hukuksuzluklara gerekçe uydurmaya gayret ederken, öbür tarafta yapılacak ilk seçimde iktidarı ele geçirdiklerinde nasıl rövanş alacaklarını parmak sallayarak şimdiden deklare edenler. Yargı adeta iki tarafın hamuru.

Üzüntü verici olan geçmişte yaşananlardan hiç ders alınmaması. Hukuku, hukukun üstünlüğünü tesis için çalışmak yerine rövanş alma duygusuyla geçmişe bakarak yeni taktikler yeni yöntemler edinme arayışlarının olması kısırdöngünün devam etmesi dışında bir işe yaramamaktadır.

Samimiyetsizlik tavan yapmıştır.

Hukuksuzluklara karşı duruş sergileyenlere bakıyorum. Önce kimden geldiğine sonra kime karşı ona bakıyorlar. Ona göre tavır alıyorlar. Halbuki hukuksuzluğun kimden kime karşı olduğuna değil bizzat hukuksuzluğa karşı duruş sergilenmesi gerekir.

Kişilere, ünvanlara, ideolojilere, siyasi düşüncelere değil ilkelere, kurallara sahip çıkılması doğru olacaktır. Rövanş geleneği Türk Milletinin kaderi olmamalıdır.

Demokrasinin olmazsa olmazı kuvvetler ayrılığı ilkesi amasız fakatsız hayata geçirilmeli, yargının gerçek anlamda bağımsız ve tarafsızlığı sağlanmalıdır. Yargı, siyaset kurumunun muhaliflerini hizaya getirme, susturma, bastırma aracı olarak görülmemelidir.

Adalet Mülkün Temelidir sözü duvarlarda asılı bir slogan olarak kalmamalı toplum hayatına nüfuz etmeli, özellikle uygulama makamında olanlar tarafından içselleştirilmelidir. Aksi halde rövanş kültürü toplumun hücrelerine kadar yerleşecek, temelsiz, iğreti bir yapı üzerinde inşa edilen düzen yıkılıp gidecektir. Ülkemiz yakın bir tarihte geleceğini önemli ölçüde etkileyecek bir seçim sürecine girecektir.

Yapılacak seçimler Anayasa gereği bağımsız ve tarafsız olması gereken yargının denetim ve güvencesinde yapılacaktır. Bugün için yargının içerisinde bulunduğu hal ve şartlar toplumun beklentilerini karşılayacak mahiyette mi değil mi tartışma konusudur.

Yargıya bütün toplumun güven duyması ve bu yönde duruş sergilenmesi en büyük beklentimizdir.

Unutulmamalı ki kararlar TÜRK MİLLETİ ADINA verilmektedir.

AV. HİKMET ÖMEROĞLU