6 Şubat günü en acı deprem haberiyle güne uyandı Türkiyem. Akdeniz'in bir bölümü ve Güneydoğu Anadolu'yu vuran ülkemizde yaşanan en büyük deprem felaketinin artçıları bu kez çevre illerden Mersin'e sirayet etti.

13.5 milyon vatandaşımıza etki ettiği ifade edilen çağın en büyük felaketinin yaralarını sarmaya devam ediyor Türkiyem. Bütün kurum ve kuruluşları teyakkuza geçmiş durumda.

İlk gününden itibaren bölgeye ulaşmaya çalışan ve enkazda kalan yurttaşlarımızı kurtarmaya kendini adayan yüzbinlerce insanımızın gayretleri sonucu depremin üzerinden 11-12 gün geçmesine rağmen az sayıda olsa da insanlar çıkarılıyor.

Depremin yıktığı bir kaç gün içinde bina enkazlarının doldurduğu sokaklara giremeyen ağır iş makineleri, sokakların temizlenmesi ile artık enkaz yıkıntılarında çalışıyor.

Arama kurtarma faaliyetlerinin sona ermesinden sonra çok büyük bir hafriyat çalışmasıyla eski yerleşim birimleri boşaltılıp yeni projeler üzerinden, yeniden evleri yıkılan vatandaşlara sağlam ve konforlu konutlar inşa edilecek.

Büyük felaket sonrasında 10 milyon insanın sokakta kaldığı, evsiz kaldığı ifade ediliyor. Bu insanlar ilk günden itibaren şehir dışına çıkarılarak değişik kentlerdeki kamu ve yerel yönetimlerin tesislerine yerleştirilmeye başlandı.

Kredi Yurtlar Kurumunun yaklaşık 800 bin yatağı yine depremzeler için boşaltıldı. Üniversite eğitiminde yüzyüze eğitim programı şimdilik uzaktan eğitime çevrildi.

Evleri yıkılan ve oturulmaz duruma gelen depremzedelerin şu anda sığınmak ve barınmak icin izledikleri rotaların başında Mersin geliyor.

Mersin'de deprem sarsıntısından oldukçe etkilendi ve sallandı. Binalar yıkılmasada ciddi oranda sarsıldı. Zelzele bütün vilayette korkutucu bir şekilde hissedildi.

Kaldi ki mevcut binalarda ciddi araştırmalar yapılmadığı için binaların görünmez noktalarında hasar alıp almadıkları henüz bilinemiyor.

Mersin Büyük Şehir Belediye Başkanı'nın ifadesine göre nüfus olarak sığınmacılarla birlikte 3 milyonu geçmiş durumda.

Şehirde değişik kentlerden gelen vatandaşlardan başka Suriye, Afganistan, Rusya, Ukrayna ve değişik Arap ülkelerinden gelen sığınmacılarla birlikte yaklaşık 1 milyon'dan fazla yabancı barındırıyor. Mersin'in şu anda üçte biri Türkçe konuşmayan dış ülkelerden gelen insanlarla dolu.

Yaklaşık 10 yıldan beri Suriye'den gelen sığınmacılara ek olarak beş senedir önce nükleer enerji santralınde çalışmak için aileleri ile gelen binlerce Rus teknik personel, şimdi de Rus- Ukrayna savaşı'ndan kaçıp gelen yaklaşık yüzbini bulan Rus ve Ukrayna vatandaşına ev sahipliği yapıyor Mersin.

Şehrin en ücra noktalarında ve ilçelerinde dahi ev satın alarak konut fiyatlarını şu anda en yüksek noktalara taşıyan sığıınmacılar yüzünden Mersin'e tayini çıkan devlet memurları yaz döneminde oturacak ev bulamayınca, başka şehirlere tayinlerini istemek zorunda kaldılar.

Şu günlerde kiralık ev fiyatlarının bile Mersin içinde 15-20 bin TL seviyesine tırmanması akııllara zarar bir durumun yaşandığını gösteriyor.

Bir on yıl evveline göre Türkiye'nin en çok boş konut stoğuna sahip Mersin'de artık kiralık ev bulmanın mümkün olmadığı söyleniyor.

Peki büyük deprem felaketinden kaçıp gelen, kendilerine güvenli mesken ve mekanlar arayan depremzedeler ne yapacak?.

Şimdilik yerel yönetimler ve halk, canla başka gelen yaralı ve mağdur misafirlerini konuk ediyorlar. Yol kenarlarına ve sosyal tesislere kurulan mutfakların dumanı tütüyor.

Giysiler, ayakkabılar, çeşitli ihtiyaç maddeleri ve üstü kapalı mekanlar yatıp kalkmaları için temin ediliyor. Ancak bu durum nereye kadar devam edecek.?

Önceki gün Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Halk Tv.de yaptığı konuşmada 'gelecek günler için derin endişeler taşıdığını' ifade etti.

Belediyelerin gücü, depremzede vatandaşları bir yere kadar taşıyabilir ancak sonrasında ne olacak?.

Vahap Seçer: "Mersin'in Mezitli, Erdemli ve Silifke ilçelerinde şimdiden yığılmalar başladı. Ana arterler ve sokaklar Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep., Kilis, Malatya Osmaniye, Diyarbakır ve civarı illerin plakalarına sahip arabalarla dolu. Biz Mersin'e ortalama bir milyon depremzedenin geleceğini tahmin ediyoruz."

"Bunların büyük bir kısmı akrabalarının yanına yerleşiyor ancak bir o kadar insan da yerel yönetimlerden, kamu kuruluşlarından yardım istiyor."

"Türkiye'de bir depremzedenin gelebileceği ve yerleşmeyi düşüneceği en mükemmel şehir Mersindir. Mersin insanları sever ve kucaklar. Bizde elimizden gelen bütün misafirperverliği gösteririz. Ancak Belediye'nin gücüde bir yere kadar idare eder. Sonrasında yani imkanların tükendiğinde ne olacak?. Ne yapabiliriz?, ciddi kaygılarım var."

"Depremzedeler için başka şehirlerde ve özellikle İç Anadolu bölgesinde 'de hazırlıklar başlamalı. Depremzedeler o şehirlerede yönlendirilmeli. Çünkü şu anda Mersin konaklama ve yerleşim kapasitesini çoktan aşmış durumda. Şehrin bu yükü kaldıramama durumu var. Mersinlilerin konukseverliğinin sınırı yok tabiki, ancak hemşerilerimizin imkanları da hızla tükeniyor." şeklinde konuşarak kaygılarını dile getirdi.

Başkanın söylediği gibi hükümetin Mersin'e yönelik çok ciddi bir planlaması olmalı. Büyük felaketin yaşandığı 10 ilimize ek olarak Elazığ'da deprem bölgesine ilave edildi. Toplam 11 şehir deprem felaketini yaşadı.

Mersin 12. şehir olarak bu hasar görmüş, deprem görmüş şehirlere ilave edilmeli. Çünkü bölgede yaşanan artçı büyük deprem felaketinden kaçan vatandaşların bir bölümü Mersin'e sığınmaya geldi ve geliyor.

Mersin, kendisine sığınan insanlara kol kanat germek için olağanüstü fedakarlıklar yapıyor. Ancak bu şehrinde bir alt yapısı ve taşıma kapasitesi var.

Türkiye ne bu felakete, ne de göç dalgasına hazırlıklıydı. Zaten hangi doğal afete hazırlık yapabildi ki?

Devletimiz, Suriye savaşının getirdiği olumsuzluklar ve göç dalgası karşısında, aynı zamanda demografik yapının hızla değişme tehlikesi karşısında ciddi bir belirsizlikler içinde.

Önümüzdeki dönemdeki muhtemel gelişmeler karşısında sığınmacılar için kapsamlı ve kesin bir planlama yapıldığına dair henüz bir bilgi verilmedi.

Radikal ve köklü kararlar alınamıyor

Sığınmacıların ülkelerine gönderilmeleri konusunda bile bir konsensus üzerinde anlaşılmış değil. Hatta daha acısı Türkiye'de kayıtlı kayıtsız ne kadar sığınmacı olduğu bile net olarak ifade edilemiyor.

Mersin son 10 yı içinde kayıtlı kayıtsız bir milyona yakın Suriyeli göçmene ev sahipliği yapıyor.

Türk milletinin misafirperverliği ve fedakarlığı hangi noktaya kadar gider bilinmez ancak artık Suriyeli göçmenlere karşı ilk zamanlardaki hoşgörü, yerini tedirginlik ve endişeye terketmiş durumda.

Mersin, Adana ve yakın şehirlerdeki Suriyelilerin durumu da ilginç bir hal almış durumda. Ülkelerine gitmeye hiç niyetleri yok. Kendilerine sunulan gösterilen tolerasla, ticaret hayatında bayağı ileri noktalara taşınmışlar.

Konut ve arazi satın alıyorlar. Yeni ticarethaneler açıyorlar. Kendilerince özel bir ekonomi geliştirmiş ve kendi nüfuslarına özel bir istihdam potansiyeli oluşturmuş durumdalar.

Ticaret ve Sanayi Odalarındaki seçimleri dahi etkileyebilir bir nüfuza sahip olmuşlar.

Bazı yerel bürokratların ifadelerine göre vatandaşlık alınca yerel yönetimlerde ciddi pozisyon almaları ve belediye başkanı seçilmeleri içten bile değil.

Türkçe öğrenmeye bile luzum görmeden paralel ve adı konulmamış Suriyeliler devletini sosyal ve ekonomik olarak Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde hayata geçirmişler.

Çoğunun altlarında lüks otomobiller var. Eğlence mekanlarının yarısından fazlasında yine Suriyeli, Rus ve Ukraynalı sığınmacılar var. Masalara en çok parayı yine bu sığınmacılar koyuyormuş. Hayat standartlarında belirgin bir artış olduğu net bir şekilde gözleniyor.

Ancak Türk esnaf ekonomik sıkıntılar içinde vergilerle boğuşurken, sığınmacı statüsündeki insanların vergilerden muaf ve geniş bir toleransla işlerini yapmaları artık toplumda ciddi bir sıkıntı oluşturuyor.

Hal böyleyken yine hesapta olmayan plansız ve ani bir göçle Mersin, ikinci bir şok dalga yaşıyor ve yaşayacak.

Deprem bölgesinden gelen insanların daha uzun süre bölgede barınmak zorunda kalması ve havalar ısındıktan sonra iş, aş arayışlarına girmesi yeniden sıkıntıları büyütecek.

Bölgede sınırlı bir ticari faaliyetin bulunması ve tarım ağırlıklı bir ekonominin bulunması istihdam imkanlarını genişletemiyor.

Aşırı nüfus yığılması başta mesken sıkıntısı, aşırı kira artışları ve temel gıda fiyatlarında anormal zamları beraberinde getirecek.

Bundan Mersin'lilerin de çok fena etkilenecekleri bir gerçek. Peki bu durumda yetkililer nasıl bir hal çaresi bulacak?.

Sadece Mersin değil, iç göçün yöneldiği Adana, Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya Muğla ve Marmara bölgesi içinde aynı sorunlar kapıda bekliyor.

Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, işte bu konulara daha sorun kangrenleşmeden köklü çözüm yolları getirilmesi ve planların bir an önce uygulamaya konulmasını istiyor.

Bence son derece haklı bir yaklaşım. Vakit geç olmadan, depremin şokunu atlatırken, büyük bir ivedilikle bu konuda master planların hayata geçirilmesi ve kimsenin mağdur edilmemesi gerekiyor.

Türk milleti birlik ve beraberlik duygusu ile bu zor günleri aşmasını bilir.

Hiç bir Türk vatandaşı kesinlikle mağdur edilmez. Ancak devletimizin vakit geçirmeden harekete geçmesi şu şartlar altında elzemdir.

Ne kadar hızlı karar verilip uygulamaya geçirilirse depremzedelerin mağduriyetleri, acıları o ölçüde hafifletilir.

Allah Bütün Türk Milletine Kolaylıklar Nasip Etsin