Bu nedenle özellikle son yıllarda kemik erimesi ve bu hastalıkla mücadele konusunda yapılan araştırmaların dikkatlice incelenmesi gerektiğini belirten uzmanlar, kemiğin yaşayan, büyüyen ve sürekli kendini yenileme özelliğine sahip bir doku olduğunu hatırlatıyor. Hayatımız boyunca belirli zamanlarda vücudumuzda eskimiş kemik dokusunun yok olarak yeni kemik dokusunun yapıldığını işaret eden uzmanlar, yapım işleminin 30 yaşına dek daha hızlı devam ettiğini sonrasında kısa bir süre dengede kaldığını, sonrasında da yıkımların yaşandığını ifade ediyor. İşte bu dönemde kemiklerin kolay kırılır duruma gelmesinin osteopeni veya osteoporoz olarak adlandırıldığını paylaşan uzmanlar, kadınlarda özellikle menopozdan sonra kemik kaybının başladığını kaydediyor. Kemik kaybı konusunda erkeklerle kadınların 55-60 yaş döneminde cinsiyet farkının ortadan kalktığını ve kayıp oranının aynı olduğunu savunan uzmanlar, buna rağmen, kadınların doruk kemik miktarlarının erkeklerden az olması nedeniyle kadınlarda kırık daha çok yaşandığı üzerinde duruyor. Uzmanlar tarafından kemiklerin sessiz hırsızı olarak tanımlanan osteoporozun, kemiklerin içindeki mikroskobik kırıklara bağlı bel ve sırt ağrısı, boyda kısalma ve sırtta kamburlaşma ile belirti verdiğini kaydeden uzmanlar, sonraki belirtilerin ise el bileği, sırt, bel, kaburga ve kalçada görülen kırıkları olduğunu dile getiriyor.