Bu dönemde ortaya çıkan kimlik krizinin çözülmesinin de en önemli görevlerden biri olarak ortaya çıktığını kaydeden uzmanlar, aynı ergenlik dönemi gibi menopozunda kadınların hayatındaki en önemli dönemlerden biri olduğunun altını çiziyor. Kadınların yumurta rezervinin bitmesiyle ve buna bağlı olarak da hormonsal değişikliklerin yaşanmasıyla menopoz döneminde karşı karşı olduğunu hatırlatmakta fayda var. Halk arasında menopoz denildiğinde yalnızca ateş basmaları ve buna eşlik eden cinsel istek azlığı, gece terlemeleri, uykusuzluk gibi belirtiler akla gelirken aslında uzmanlar menopozun bundan fazlası olduğu konusunda hem fikir. Kadınların gündelik hayatının menopozla birlikte değiştiğini, biyolojik saatinde başkalaşma yaşandığını dile getiren uzmanlar, hormonlardaki değişimlerin bedensel işaretler olduğunu ancak insanların asla toplumdan bağımsız olarak nitelendirilmemesi gerektiğini kaydediyor. Bilim insanları tarafından son yıllarda yapılan araştırmalar, kadınların menopozu yaşama biçimlerinin, yaşadıkları çevrenin, toplumun, kültürün menopoza bakışından etkilendiğini ortaya koyuyor. Uzun yıllardır menopozun kadınlarda depresyona sebebiyet veren bir durum olduğu söylenir. Ancak çalışmalar bunun yanlış bir bilgi olduğunu ortaya koydu. Elbette ki menopoz kadınları etkiliyor. Ancak insan, biyolojiye mahkum olmadığını kavradığı an insanlaşmaya başladı. O halde, bebeklik, ergenlik, gençlik, erişkinlik, vb. gibi, menopoz da kadın (insan) hayatının doğal bir süreci olarak ele alındığında, bir eksiklik gibi değil, daha üst düzeye, örneğin, daha üretken ve daha rahat bir hayata geçişin bir evresi olarak da görüldüğünde, o dönemde yaşanan diğer gelişmelerle (eş ilişkileri, kariyer, çocuk büyütme, gelecek planları, yaşlanma, ölüm, vb. konularıyla) ilişkilendirildiğinde, hem başa çıkılması gereken, hem de yeni fırsatlar sunan bir kriz dönemi olduğu daha iyi anlaşılacak; bundan kadınların ve toplumun bireysel ve toplumsal olarak kazancı daha büyük olacaktır.