Bütün bunlar sonucunda kalp hastalıklarında kış aylarında artış gözlemlenmesinin doğal olduğunu paylaşan uzmanlar, her bireyin vücudunun soğuk havaya karşı verdiği tepkinin başka olduğunun unutulmaması gerektiğinin de altını çiziyor. Vücudun verdiği tepkinin yaşa, fiziksel duruma, kronik hastalıklara ve cinsiyete göre değişiklik gösterdiğini işaret eden uzmanlar, soğuk havalara yaşlılar, kalp hastalığı, akciğer hastalığı olanlar özellikle dikkat etmesi gerektiğini vurguluyor.

Vücudumuz temel olarak hayati fonksiyonları içeren organların korunması amacıyla değişik adaptasyon mekanizmaları geliştirmiştir. Soğuk havalarda hayati organları (kalp, beyin, karaciğer, akciğer) korumak için, uygun ısı ve yeterli miktarda kanı ilk olarak o organlara göndermeye çalışır.

Bunu sağlayabilmek için, soğuk havalarda ısıyı koruyucu mekanizmaları devreye sokar. Bu mekanizmalar, ciltte bulunan ince kılcal kan damarlarını büzerek, kasları çalıştırıp hem ısı kaybını önlemeye hem de fazladan ısı oluşturmaya çalışır. Hayati organlara giden kan miktarını arttırmaya çalışırken ısıyı belli bir seviyede tutar. Kılcal damarlardaki ve kaslardaki bu kasılma aynı zamanda kalbin daha çok çalışmasına, daha çok enerji tüketmesine sebep olur.

Kalp atış sayısının ve kalbe binen yükün artması, kalbin kan ihtiyacının artmasına zemin hazırlar. Kalp damarlarında darlık olduğu durumlarda artan ihtiyaca bağlı olarak kan akımı yetmeyebilir ve ve kalp krizi görülebilir. Kış aylarında enfeksiyona yakalanma oranı da artar. Özellikle solunum sistemini etkileyen hastalıklar kalbe daha çok yük bindirir. Kalp yetersizliklerinin ağırlaşmasına, hastaneye yatmalarına, hatta hastaların kaybedilmesine bile sebep olabilir.