Kanserin konfeksiyon modeli gibi standart kemoterapilerle tedavi edildiği, en ağır tedavi yöntemi olan kemoterapinin pek çok kanser türünde tek tedavi seçeneği olduğu çağın kapandığını hatırlatan uzmanlar, her yıl dünyada 14 milyon, Türkiye'de ise 150 bin yeni kanser vakasının teşhis edildiği düşünüldüğünde bu gelişmenin devrim sayıldığını savunuyor.

Kemoterapinin artık kanserin tek tedavi yöntemi olma özelliğini kaybettiğini belirten uzmanlar, geçmişte kemoterapiye cevap vermeyen melanom, böbrek kanseri ve nadir görülen bağırsak sarkomu gibi tümörlerde bugün akıllı moleküller sayesinde hastalık yıllarca kontrol altında tutulabildiğini açıklıyor.

Bütün bunların yanı sıra tümör hücrelerini yok ederken sağlam hücrelere de zarar veren, bu nedenle saç dökülmesi, ağız yaraları, bulantı, kusma gibi ciddi yan etkilere yol açan kemoterapinin de bugün yan etkilerini çok azaltan etkin yöntemler ve destek ilaçların var olduğunu belirten uzmanlar, buz şapkası yöntemi ile saç dökülmesi sorunu da engellenebiliyor. Hedefli tedaviler ise kemoterapiden farklı olarak sadece kanser hücrelerine saldıran ve onları yok eden ilaçlar olduğundan, kanser hücrelerindeki genetik bozuklukların hedef alındığını dile getiriyor.

Uzmanlar hedefe yönelik tedavilerin, tedavi yaklaşımını değiştirdiği bir diğer kanser türünün ise akciğer kanserleri olduğunu belirtiyor. Günümüzde akciğer kanserlerinde ışık mikroskopisi ile yapılan tanının hemen ardından EGFR, ALK, ROS denilen genlerdeki bozukluklar araştırılıyor. Eğer böyle bir genetik bozukluk saptanırsa bu hastalara kemoterapi verilmeden başlanan akıllı moleküllerle 2 yılın üstünde hastalık kontrolü elde edilebiliyor. Bugün hedefli tedavilerde kullanılan ikinci üçüncü kuşak moleküller tümörün tedaviye direnç geliştiği durumlarda bile yüzde 30-40 oranında yanıt elde edebiliyor.