Ülkemizde depresyon ve psikolojik rahatsızlıkların her geçen gün artmasının önüne ancak psikoterapi ve psikiyatri hizmetleri ile geçilebileceğini belirten uzmanlar, kişinin yaşadığı problemleri çevresel faktörlerden, kültürden ve parçası olduğu sistemlerden bağımsız görmenin imkansız olduğunun da altını çiziyor.

Gündelik hayatımızda bizleri en fazla etkileyen sistemin ailemiz olduğu üzerinde duran uzmanlar, ailenin kendi dinamiği bizim mutluluk, hayattan alınan tatmin, sevgi ve güven gibi temel ihtiyaçlarımıza karşılık veren kurum olduğunu hatırlatıyor. Ailede yaşanan bir yıkım ya da travmanın bireyler tarafından eş zamanlı deneyimlenmesi hem biyolojik hem de ruhsal olarak bizi etkilemekte olduğunu ifade eden uzmanlar, ülkemizin kültürel ve sosyal yapısına bakıldığında kişiyi ruhsal ya da sinirsel olarak etkileyen iletişim ağları arasında biyolojik aile ilişkilerinin kendisini oldukça hissettirdiği bir ilişki döngüsü olarak ortaya çıkardığı üzerinde duruyor.

Ailemizin yanı sıra iş, okul ve sosyal yaşantımızdaki bağların da hayatımız ve psikolojimiz üzerinde büyük etkisi olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Aileden sonra hayatımıza en çok temas eden sistemin iş ve sosyal yaşamdır. İş hayatında yaşadığımız stres, özellikle üstesinden gelemeyeceğimiz iş yükleri altına girmemizle birlikte başa çıkılması çok zor bir duruma gelebiliyor. Bu ağır stres durumu, bir yandan ekonomik şartlarımızı iyileştirme çabasıyla, diğer yandan sosyal refah sağlamak ve daha kaliteli bir yaşama ulaşmayı hedeflememiz sebebiyle giderek artan bir hal alıyor. Yaşam koşullarının giderek zorlaştığı bir düzende, eğitim aldığımız işleri yapamama, ödenmeyen maaşlar, işsizlik ve beraberinde gelen tüm sosyo-ekonomik sıkıntılar stres düzeyimizi artıran ve sinir sistemine doğrudan etki eden önemli durumlardır.